"This is the summary section of Dr. Halis Ödel's doctorate thesis, admitted by the Faculty of Political Sciences of Istanbul University. Other sections of the thesis are on display on our Turkish website."
1.
Buldan Dokumacılığında Motorlu Üretime Geçiş ve Bir
Kooperatifleşme Örneği
1925
yılında İstanbul’da ayakkabıcıların örgütlenmesi ile ülkemizde başlayan küçük
sanat kooperatifleri, 1938 - 1946 döneminde iplik tahsislerinden yararlanmak
amacıyla dokuma sanayinin geliştiği bölgelerde rağbet görmüş ve bu süre içinde
sayıları 10’dan 145’e ve ortak adetleri de 2000’den 52000’e yükselmiştir.
Buldan
Dokumacıları Alım Satım Kooperatifi, 17 Şubat 1937’de içlerinde Halil Başbuğ,
Halil Sert, Osman Kazım Başalp, Halil Efeoğlu, Tevfik Topal olmak üzere
toplam 7 kişi tarafından kurulur. Hepsi de dokumacı olan 7 kurucu, statü denilen
ana sözleşmeyi yaparak çok az bir taahhüt sermayesi koymak suretiyle Ticaret
Bakanlığı’na başvururlar.
1941 -
1944 yılları arasında Buldan’a, dışarıdan gelmiş memurlar hariç, herkesin, her
ailenin kooperatife ortak olduğunu görüyoruz. O tarihlerde topu 15 liradan üye
başına 4 top iplik verilir; oysa aynı günlerde karaborsada ipliğin topu 58 - 60
liradır. Bir örnek vermek gerekirse, aynı günlerde Buldan kaymakamının maaşı 110
liradır.
Kooperatif
düşüncesi o kadar yaygın hale gelir ki, evlenecek bir gence kooperatife ortak
olup olmadığı sorulur, eğer ortak ise genç gelecek vadeden bir kişi olarak kabul
edilir. 1924 - 1925 yılı doğumluların çoğunun kooperatife ortak olduğunu, hatta
hanımlarını da ortak ettiklerini görüyoruz.
Kooperatife
iplik tahsisi Sanayi Bakanlığı vasıtasıyla Sümerbank’ın daha ziyade Erzincan,
Malatya, Nazilli fabrikalarından yapılıyor. Bazen tahsisat kesilebiliyor; ancak
kooperatiften bazı liderler, (Asım Yazıcıoğlu gibi)
çeşitli uğraşlar, hal arzı sonucu dil döküp tahsisatın durma emrini
kaldırtıyorlar.
1942’den
itibaren Buldan dışından, konusunda bilgili ve deneyimli kişiler kooperatife
müdür olarak getirtiliyor. Aslen hukukçu olan Ali Namık Önüt, buna bir örnektir. Aynı şahıs Buldan’da Demokrat Parti İlçe Teşkilatının kurulmasına da önder olur. Kooperatif ortaklarının
çoğunluğunun Halk Partili olmaları nedeniyle bu durum kooperatif üyeleri
arasında tepkilere yol açar ve 1952’de müdürlükten alınır. Bu yıllardan sonra
kooperatife Demokrat Partililer hakim olmaya başlar. İlçedeki siyaseti tamamıyla
kooperatif yönlendirir hale gelir. Hatta aslen Ispartalı olan Dr Mustafa Gülcü,
kooperatiften aldığı destekle 14 Mayıs 1950 seçimlerinde milletvekili seçilir.
1945 - 1957 yılları arasında Buldan Dokumacılar Alım Satım Kooperatifi, işlerliğini tam
olarak göstermiştir. 1951 yılında kooperatif vasıtasıyla Sümerbank Konya- Ereğli
fabrikasının elden düşme, motorlu dokuma tezgahlarından birkaç tanesi Buldan’a
getirilir. Buldan halkı tarafından benimsendiğinin görülmesi üzerine Ereğli’ye,
deneyim kazanmaları amacıyla ustalar gönderilir. Genellikle 105 cm eninde astar
işlemeye elverişli bu tezgahlar halka krediyle toplam 250 liraya
verilir.
1952’de Buldan Dokumacıları Alım Satım Kooperatifi gizli önderliğinde, Buldan Esnaf ve Zanaatkarlar Kefalet Kooperatifi kurulur. 1953’te İstanbul Sultanhamam Mercan’da, sonra Ankara Anafartalar Çarşısında dükkanlar kiralanır.
Buralarda Buldan dokuma ürünlerinin pazarlaması yapılır. 1956’da toplam motorlu
tezgah sayısı 70 adet civarına ulaşır. Daha sonraları verimin yüksek olduğunun
gözlenmesi sonucu doğrudan şahıslar tarafından da dokuma tezgahı getirtilmesi
sonucu sayı 300’e ulaşır.
1956’da
Demokrat Partililer tarafından İpek İşlemecileri Kooperatifi kurulmuştur. Bu
kooperatif, ilk kooperatife nazaran daha dar çaplı olmuş, 1980’li yıllarda
aktivitesi viskoz ipliği (floş) ticaretiyle sınırlı kalmıştır. 1995 yılında da
kapanmıştır.
Buldan
Dokumacıları Alım Satım Kooperatifi 1956 yılında diğer kooperatifin kurulmasıyla
tamamen Halk Partililerin eline kalmıştır. 1956’da Başbakan Adnan Menderes
Buldan’a gelir. Daha sonra kooperatife yüz bin lira civarında para tahsisini
sağlar. Bu parayla belediye arsası üzerine boyahane inşaatı başlatılır. İnşaat
1961’de tamamlanarak boyahane faaliyete geçirilir. Bu tarihlerde Buldan’da
elektrik enerjisi tüketimi had safhaya çıkar. Buldan Belediyesi ile elektrik
kurumu arasında yapılan anlaşma uyarınca, fazla elektrik kullanımı halinde
Denizli’deki merkez tarafından elektrik iletimi kesilir. Kooperatifin aracılığı
ve halkın katkılarıyla mahallelerde elektrik trafoları kurulur. 1975’te de
elektrik kurumu ile belediye arasında yeni bir anlaşma yapılır.
1957’lerde kooperatif içinde siyasi çekişmeler başlar. Yöneticilerin tutumları ortaklar
arasında karmaşaya yol açar. Daha sonraları Millî Koruma Kanunu’nun çıktığı
tarihlerde kooperatif, büyük sıkıntılar içine girer. Öyle bir hale gelinir ki,
kooperatif ortağı ürettiği ve kooperatife verdiği malın ağırlığı kadar bir
miktarda ancak ham iplik alabilmektedir. Buldanlıların ifadeleriyle terazinin
bir kefesine üretilen dokuma, diğer kefesine de ham iplik konuyor. Sonraları
iplik tahsisi de kesilmeye başlıyor. Tahsisat kesilmese bile ipliğin piyasa
fiyatı ile kooperatif fiyatı arasında pek fark kalmıyor. Kooperatif önemini
giderek kaybediyor. 1963’te Ankara’daki şube, 1975’te de İstanbul’daki şube
kapanıyor. 1976’dan günümüze Buldan Dokumacıları Alım Satım Kooperatifi işlevini
neredeyse yitirmiş bir şekilde varlığını sürdürmektedir. 1998 yılı Eylül ayında
da hizmet verdiği binanın bir kısmı dükkan haline getirilerek, şahıslara kiraya
verilmiştir.
Bugün
Buldan’da dokumacılığın Türkiye koşulları ölçüsünde ulaştığı nokta, 1951 - 1952
yıllarında ilçeye getirilen motorlu dokuma tezgahları sayesinde olmuştur. Buldan
Dokumacıları Alım Satım Kooperatifi varlığını başarılı bir şekilde
sürdürememiştir; ancak Buldan dokumacılığının bugünkü halinin ana nedeni
olmuştur.
2. 1993 Yılında Başlayan Ev Tekstillerinde
Doğala Dönüş Modasının Yöre Tekstil
Üretimine Etkileri
Lubell’in (1986) ifadesiyle “Zanaatkarların ürünlerine talep hızla düşüyorsa buna kimse dur
diyemez.” El dokumacılığının kenarda kalmış küçük çaplı bir ekonomik faaliyet
olarak varlığını sürdürebilmesi, ancak el tezgahında dokunan kumaşlara özel bir
ilginin gösterilmesinden doğacak talep sayesinde mümkün olacaktır. Halı - kilim,
tahta oymacılık, bakır eşya, el örgüsü gibi bir çok geleneksel el sanatı iç veya
dış talebin canlanmasıyla yeniden dirilmiştir. Kısacası dokuma sanayinin yaşayıp
yaşamayacağı büyük ölçüde “modanın cilvelerine” bağlıdır.
Ev tekstillerinde “doğala” dönüş modasının başladığı ilk dönemlerde bu modaya
yönelik otantik tekstil ürünleri, kumaşlar, ülkemize yurt dışından, özellikle
Hindistan, Pakistan ve Uzak Doğu ülkelerinden ithal edilmekte idi. 1994 yılı 5
Nisan kararları ile ABD dolarının Türk Lirası karşısındaki değeri neredeyse iki
katına çıkınca bu tür ürünlerin ithalatı birden kesildi. Özellikle İstanbul’da
bu modaya yönelik geniş çaplı konfeksiyon ve ev tekstili imalatı başladı.
Elbette ki bu imalatı bırakmak söz konusu olamazdı.
Bu moda üzerine uğraş veren firmalar Buldan gibi Milas, Kastamonu, Rize gibi geçmişinde
ve halihazırda yöresel dokuma ve el işlemeleriyle uğraşan merkezlerde, arayış
içinde oldular. Ancak 1994 yılında bu merkezlerde bu tür dokumaların
üretimi hemen hemen ortadan kalkmış durumdaydı. Örneğin Buldan’da
yüzyıllardan beri pamuk ipliği ve ipekle el tezgahlarında dokunarak üretilen
“Hoşgör” diye adlandırılan bez, yaklaşık 20 senedir
Buldan’da artık dokunmamaktaydı. O günlerde bu bezin üretimini tekrar
başlatabilmek için aylarca dokumacıların peşinde koşmak zorunda kalmıştım. Ancak
daha sonra birden büyüyen talebe paralel olarak bugün Buldan, Babadağ ve Kızılcabölük’te 500 civarında ayrı çeşitte “yerel bez” dokunmaktadır.
Buldan dokumacılarının asıl uğraşı havlu imalatı üzerinedir. Yukarıda bahsedilen modaya
yönelik üretim Buldan genelindeki dokuma üretiminin % 5-10’unu, Babadağ’da %
10’unu, Kızılcabölük’te % 15-20’sini geçmez. Ev tekstillerinde doğala dönüş modasına yönelik
üretim yapan yöre küçük üreticileri 1994 - 1998 yılları arasında altın
devirlerini yaşamışlardır.
Ancak yörede konfeksiyon geleneği yoktur. Bundan dolayı ürünlerin sadece bez olarak
metre hesabıyla satılması mümkün olmaktadır. Buldan’da işlemecilik geleneğinin
çok eskilere dayanması ve özellikle bir ailenin yaratıcılık, özveri ve önderliği
ile Buldan bezlerinin üzerine işleme yapılarak masa örtüsü, yatak örtüleri,
perdelikler halinde ülke sınırlarını aşacak tarzda talep görmesi söz konusu
olabilmiştir.
Babadağ’da çarşaf, nevresim ve perdeye yönelik pamuk ipliği arasına floş ipliği de atılarak
oluşturulan yöresel bezler üretilmektedir. Floş ipliğin ancak ithalat yoluyla
temininin mümkün olması, hammadde girdisinin dolara bağımlı olmasını
gerektirmekte, bu da maliyet açısından sorun doğurmaktadır. Kızılcabölük’te ise geleneksel çarşaflar, örtüler
üretilmektedir. Bu tür ürünlerin konfeksiyonu ve pazarlaması büyük ölçüde, ilk
önceleri İstanbul’da gerçekleştirilmekle birlikte, daha sonra yurt geneline
yayılmıştır. Zira bu modaya yönelik ürünleri dikip pazarlamak çok küçük ölçüdeki
firmaların ve şahısların girişimleriyle mümkün olabilmektedir.
3. Denizli’de Gelişmiş Teknoloji İle Üretim Yapan Havlu ve Ham Bez Sanayindeki
Gelişmelerin Yöredeki Küçük İşletmelere Olan Olumsuz
Etkileri
Denizli’de, 1980’li yıllarda ihracata yönelik havlu üretimi ile ilgili yatırımlar başlamadan
evvel Denizli’de havlu üretimi mevcut değildi. Bu yatırımlar zaten devletin de
şartlı teşvikleri ile ihracata yönelik olarak yapılmıştı.
1990’lı yılların ikinci yarısında yatırımlardaki ve üretimdeki aşırılık nedeniyle
ihracattan iç piyasaya doğru büyük bir yönelim başlamıştı. İlk bakışta bunu
üretim artışının bir sonucu olarak kabul eder ve pek de olumsuz görmeyebiliriz.
Ancak Denizli’ye 45 km ötedeki Buldan’da 1980’li yıllardan beri değil, hemen hemen 100 yıla yakındır havlu üretimi yapılmaktadır.
1960’lara kadar el tezgahlarında yapılan bu üretim, 1960’lardan sonra hızla
motorize hale geçirilmiş, gelişmiş teknolojiyle olmasa bile iptidai; fakat
motorize ve emek-yoğun üretime yönelik olarak gelişmiştir.
Bugün Buldan’da 1500 - 2000 civarında havlu dokuma tezgahı vardır. Bu tezgahların her
biri haftada yaklaşık 100 kg civarında havlu dokumaktadır. Buldan genelinde
havlu üretimi haftalık 200 tonu bulmaktadır. Denizli havlu sanayi iç piyasaya
yönelmeden (yani 1996 yılına kadar) Buldan, yaklaşık 15 sene altın devrini
yaşamıştır. Hemen hemen Türkiye’nin her tarafına,
özellikle “Türkiye ekonomisinin kalbi” diye ifade edebileceğimiz İstanbul’a
havlu pazarlaması yapılmıştır.
Buldan
havlu üretimi ile Denizli havlu üretimi arasında, teknik olarak ve fiyat
bakımından çeşitli farklılıklar vardır. Buldan’daki iptidai ve emek-yoğun
şartlarda üretilen havlunun hammaddesi olan iplik fazla kaliteyi
gerektirmemektedir. Zira tezgahlar çok süratli değildir ve bir dokumacı
tarafından sürekli olarak gözetim altındadır. Bu tezgahlar open-end (ucu açık) pamuk ipliğini
kolaylıkla dokuyabilmektedirler. Bu koşullar altında günümüzde 1 kg Buldan
havlusunun fiyatı 1.700.000 TL ( yaklaşık 5.65 $ )’dır.
Denizli’nin, ihracatın yanında, iç piyasaya yönelmesi sonucunda Buldan havluculuğunun önü
büyük ölçüde kesilmiştir. Denizli’deki havlu üretimi Buldan’a nazaran yüksek
teknolojik standartlarda yapılmaktadır. Ring (devamlı - kesiksiz) iplik
kullanılmaktadır. Tezgahlar çok seridir. Buldan’daki tezgahların bir haftada
ürettikleri havluyu bir günde üretebilmektedirler. Ayrıca Denizli’de yaşanan
havlu üretimindeki arz fazlalığı nedeniyle fiyatları da hemen hemen Buldan havlu fiyatlarıyla aynı seviyelere gelmiş durumdadır.
Buldan havluculuğunda olduğu gibi özellikle Babadağ ve Kızılcabölük’teki ham
bez üreticiliği de Denizli’deki yüksek teknolojiyle tekstil üretimi hadisesi
karşısında olumsuz etkilenmiştir. Babadağ ve Kızılcabölük’teki bir çok ham bez üreticisi Denizli’deki
büyük firmaların fasoncusu haline
gelmişlerdir.
4. Hammadde - Pamuk İpliği
Temini
Buldan,
Babadağ, Tavas Kızılcabölük dokuma üreticileri, her dönemde iplik tüccarlarına bağımlı kalmışlardır. 1940’lı yıllarda ülkemizde hızla yayılan kooperatif hareketleri 1950’li yıllara kadar iyi bir verimle çalışmış, daha sonra iplik tahsisatlarının kesilmesiyle küçük tekstil üreticileri yine iplik tüccarlarına, yörenin asıl tekstil hammaddesi olan iplik temini için yeniden mahkûm olmuşlardır.
Denizli’deki küçük üreticinin kullandığı pamuk ipliği hemen hemen tamamıyla üreticinin “yirmili” diye tanımladığı 20 Ne kalınlığında tek katlı pamuk ipliğidir ve open-end (ucu açık) yapıdadır. Denizli’de küçük üreticinin kullandığı pamuk ipliği çoğunlukla Gaziantep’teki fabrikalardan, bir kısmı
Antalya’daki, daha az bir kısmı da Denizli’deki iplik fabrikalarından
gelmektedir. Tabi ki iplik, fabrikalardan dokuma üreticisinin eline doğrudan
ulaşmamaktadır. İplik, önce Denizli’deki, sayıları 5’i geçmeyen büyük sermaye sahibi iplik tüccarı ailelerin eline gelmekte, daha sonra onlardan 150 - 200 civarındaki küçük sermayeli ve ipliği
dokuma üreticisine ulaştıran, küçük üreticiyle ilişkiyi sağlayan yöresel
iplikçilerin eline geçmektedir. Bu tür yöresel
iplikçiler, yani Denizli’deki büyük iplik tüccarlarından ipliği satın alarak
Buldan, Babadağ ve Kızılcabölük’te pazarlayan
iplikçiler her merkezde 50 - 60 kişi civarındadır.
Tabiidir ki küçük üreticinin, ipliği peşin alacak sermayesi mevcut değildir. Pamuk
ipliğini vadeli satın alacaktır. İşte bu durumda yöresel çalışan iplik
tüccarının esas yapısı ortaya çıkar; “Tefecilik”
Pamuk ipliği piyasanın durumuna göre % 8 - 9 - 10 aylık vade ile satılmaktadır. Bu
vade hesaplarını dokumacı hemen hemen hiç bir zaman
kendisi yapmaz. İplikçi kendisi hesaplar. Ödenen vade farkları nedeniyle,
dokumacının kazancının büyük bölümü faize gitmektedir. 1998 yılı sonlarına doğru
haftada 100 kg havlu üreten bir dokumacının eline geçebilecek net para ne yazık ki haftada 10 - 15 milyonu geçmemektedir.
Gaziantep,
Antalya, Denizli kaynaklı, küçük üreticiye bu şekilde ulaşan pamuk ipliği %95
oranında kayıt dışıdır. Fatura çok nadiren söz konusudur. 1998 yılı 30
Eylül’ünde devletin ekonomiyi kayıt altına alma çabaları esnasında, tüccarın
pamuk ipliğini faturalandırma gayretleri görülmüş olmasına rağmen 15 gün - 3
hafta içerisinde durum eski haline dönmüştür.
Denizli yöresine çok büyük miktarlarda faturasız pamuk ipliği girmektedir. Tüccarların
iplik ticareti ve faizinden kazançları tamamıyla kayıt dışıdır. Küçük üretici,
götürü vergiye tabi olması nedeniyle vergi olarak zaten üzerine düşeni
yapmaktadır.
1991 yılından itibaren, uğraş verdiğim Buldan havlusunu özellikle eski sosyalist
ülkelere ihraç etme çabalarım sırasında karşılaştığım en büyük güçlük, fatura
temini konusunda olmuştur. İplik, faturası temin edilebilse dahi ipliğin gerçek
değerinin 1/3’ü ya da 1/4’ü fatura üzerinde
gösterilmektedir.
Buldan’daki büyük miktardaki iplik kullanımı geçtiğimiz yıllar içerisinde EGS-Ege Giyim Sanayicileri Derneğinin iplik pazarlama şirketi olan EGESER’in ilgisini çekmiş, bu konuda görüşlerimi
almışlardır. Buldan’da üretimde kullanılan pamuk ipliğinin yüksek miktarlarına
rağmen kayıt dışı oluşu, ilgili şirketin Buldan’da iplik pazarlama konusundaki
projelerinden bir anda vazgeçmelerine neden olmuştur.
Buldan, Babadağ ve Kızılcabölük’te büyük miktarlarda pamuk ipliği kullanılmaktadır. Bu iplik, dokumacının bir “Birlik” oluşturması halinde fabrikalardan ilçelere doğrudan gelebilir. Bu mümkündür. Halihazırda Buldan’a haftada 20 kamyon (200 ton) iplik girmektedir, ancak endirekt -dolaylı olarak-. Bu iplik, pekala doğrudan dokumacıların oluşturacağı birliğe gelebilir. Burada dokumacıya ihtiyacı oranında pazarlanabilir. Bu şekilde ipliği kayıt altına almak da mümkün olacaktır.
Ayrıca gelen ham pamuk ipliğinin havlu için 20/2 çift katlı hale getirilmesi,
boyahanelerde boyanması konuları da birlik tarafından organize edilebilir. Zira
yörede bu işleri yapabilecek atölye, fabrika tarzı verimli işletmeler mevcuttur. Temel sorun
fabrikalardan ilçelere pamuk ipliğinin doğrudan getirilmesi konusudur.
Denizli’deki büyük ve orta ölçekli işletmeler kullanacakları pamuk ipliğini doğrudan
fabrikalardan almaktadırlar. Ayrıca ihracata yönelik olarak çalışan tekstil
sanayi işletmeleri, Ege Serbest Bölgesi’nden ihracat teşvik belgesiyle, ihraç
kayıtlı ithal ya da yerli pamuk ipliği satın
alabilmektedirler. Denizli’de kullanılan ithal pamuk ipliği büyük oranda
Pakistan menşelidir